Galatasaray Postanesi, Sponeck Birahanesi, Meşrutiyet Caddesi, İngiltere Konsolosluğu, Bristol Otel, Londra Oteli, Deniz Palas, Pera Palas, Tepebaşı Bahçesi, Tepebaşı Tiyatrosu, Palazzo Donizetti, Corpi Sarayı, Tubini Konağı, Camondo Binaları, Yemenici Abdüllatif Sokak, Decugis Konağı, 6. Daire, Tünel Binaları, Nergis Sokak, Ensiz Sokak, Müeyyet Sokak, Jurnal Sokak, Şehbender Sokak, Sofyalı Sokak, İsveç Konsolosluğu, Hidivyal Palas, Hotel D’Angleterre, Karagözoğlu Binası, Lebon, Markiz, Stavrodromo
Yemek molası…
Rusya Konsolosluğu, Hollanda Konsolosluğu, High School, Nur-u Ziya Sokak, Franz Listz, Fransız Sarayı, Marius Mişel Paşa’nın Evi, Postacılar, Tomtom Kaptan, Fransız Mahkemesi, Venedik Sarayı/İtalyan Elçiliği, İtalyan Lisesi, Gül Baba, Masumiyet Müzesi, Çukurcuma, Faik Paşa, Asri Turşucu, Ağa Hamamı, Yunanistan Konsolosluğu, Galile Galileo Lisesi, Galatasaray Hamamı, Zoğrafyon Lisesi, Çukur Meyhane ve Urban Café ‘de akşamüstü veda kahvesi…

Cem Cinol’dan…

16. ve 18. yüzyıl arasında Avrupa devletleri büyükelçilikleri, Tünel ile Galatasaray arasında yer alan ve Sultanlar tarafından bağışlanan arazilerde kuruldular. 19. yüzyıl başlarında Fransızlar, Hollandalılar, İsveçliler, Ruslar, İtalyanlar ve İngilizler, büyükelçiliklerinin çevresinde Galata’dan bağımsız bir yaşam bölgesi oluşturmuşlardı.
Tünel ile Galatasaray arasında, Grand Rue de Pera’nın (İstiklal Cadesi’nin) iki yanında oluşan bu alan Stavrodromi (Dörtyol) diye anılıyordu.
Bölge 5 mahalleye ayrılmıştı; Dörtyol, Tomtom, Polonya, Asmalımescit ve Galatasaray.
Özellikle Galatasaray ile Asmalımescit arasında, Grand Rue de Pera’ya paralel olarak gelişen Aziziye Caddesi (şimdiki Meşrutiyet Caddesi), üzerinde sıralanan birbirinden değerli konutları, konakları, taş yapıları, otelleri, tiyatroları, parkları ve seyir terasları ile Cadde-i Kebir’in dışında, batılılaşan İstanbul’un çağdaş yüzü olmuştu.
Galatasaray’dan Tepebaşı ve Şişhane’ye doğru Batı bölgesi ile Tophane ve Galata’ya doğru Doğu bölgesi Pera’nın en önemli ve zengin yerleşim bölgelerine dönüşmüşlerdi.
Bir yanda Galata, diğer yanda Haliç – Pangaltı – Tatavla (Kurtuluş) ve Taksim – Şişli eksenlerine eklemlenmiş ama gerek zenginlik gerekse entelektüel yaşam nitelikleriyle, bu bölgelere adeta tepeden bakan ayrı bir İstanbul oluşmuştu.
Dörtyol denilen, İstiklal Caddesi’nin hemen kıyısındaki bu mağrur yeni istanbul, kentin yazgısına koşut, Beyoğlu’nun ışıltılı tiyatro, sinema, barlar, meyhaneler, lokantalar, randevu evleriyle şekillenmiş gece hayatının gölgesinde kalarak yaşamış ama, her zaman vakur ve üstten bakan, sesiz ve edalı duruşunu terketmemiştir.
Bu yeni rotayla, Dörtyolu oluşturan semtleri keşfederken, Pera ”Dörtleme”mizin (”Galata- Binaların Dili” / ”Beyoğlu 60’lar, 70’ler” / ”Galatasaray’dan Şişhane, Tomtom, Çukurcuma’ya” ve ”Perşembe Pazarı Hanları- Karaköy – Salı Pazarı”) 3.sünü başlatıyorum….