EGEMEN DEMİRCİOĞLU

Kilisenin kimliği konusunda en ufak bir şüphe yoktur çünkü kilise Fetih’ten sonra tam 138 yıl Rum cemaatin elinde kalmıştır, hem de Patrikhane Kilisesi olarak (dolayısıyla kaydı kuydu bol bol mevcuttur).
Fatih Patrikhane kilisesini (yani Ayasofya’yı) camiye çevirmişti zaten. Kendi elleriyle kurduğu patrikhaneye bir kilise tahsis etmesi gerektiğinde, Ayasofya’dan sonraki en prestijli kilise olan Havariyun (Havariler) Kilisesini düşündü. Havariyun, bugünkü Fatih Camiinin yerinde yükseliyordu.
Gel gelelim, Fetih’ten sonra Havariyun tam Müslüman mahallesinin ortasında kalmıştı (Müslümanlar tarihi yarımadanın tepelerini tercih ediyorlardı). Üstelik bir gün kilisenin önünde bir Müslüman cesedi bulunup “bunu yoksa rahipler mi öldürdü” diye bir söylenti çıkınca, Gennadios iyice tedirgin oldu ve Patrikhane kilisesinin başka bir yere naklini istedi. Başvurusu üzerine kendisine Pammakaristos Kilisesi tahsis edildi.
Derler ki Fatih bir gün yeni fethettiği şehri dolaşırken Pammakaristos’un yakınından geçiyormuş. Kendisine buranın Patrikhane kilisesi olduğu söylendiğinde, bir uğramak istemiş ve bu vesileyle Gennadios’la oturup din konuşmuş, hem de tam şu anda içinde bulunduğumuz şapelde!
Naosun zeminine baktığımızda, onun da orijinal olduğunu fark ederiz; değerli mermerden bir şeritle çevrili kare alan ve simetrik motifli mermer levhalar tipiktir. O yüzden, işte tam şu bastığımız yerde bir tarihte Gennadios ile Fatih oturup din konuşmuştu diye heyecanlanırsak, bu gayet meşru olur!

Egemen Demircioğlu

15965374_10209890208506433_2815118592713819836_n