Heykelin kendisi en sempatik Atatürk heykellerinden değil (bunu saptamak için anket yapmadım tabi ama öyle gibi geliyor bana!). Atatürk’ü eli belinde, yumruğunu sıkmış, öfkeli biri gibi değil, vakur, kibar, efendi bir insan olarak anmak daha çok tercih ediliyor sanki.
Ama tarihi önemi ve anlamı büyüktür Sarayburnu’ndaki heykelin.
Türkiye’deki ilk insan figürlü heykeldir ve bu özelliğiyle tam bir devrim niteliğindedir.
“İttihatçı rejiminin o hengame içinde yürüttüğü ulusluk bilinci geliştirme, ulusal kültür yaratma çabaları dikkat çekicidir (eğitim, dil, kadınların özgürleştirilmesi, alfabe, sanat…).”
(…)
“Meşrutiyet’in ideallerinin (ülkeyi kurtarmak, büyük devletlerin boyunduruğuna son vermek, modern bir toplum yaratmak ve, 1913’ten itibaren, bir Türk ulus-devleti kurmak vs.) ancak İstiklal Savaşı’nın kazanılmasının ardından Cumhuriyet’in kurulmasıyla gerçekleştiğini düşünürsek, Meşrutiyet Caddesi’nin İstiklal Caddesi ile paralel (ama ikinci planda) olması anlam kazanır.”
demiştik hatırlarsanız İkinci Beyoğlu gezimizde.
İttihatçılar’ın deneyip de yapamadığı (veya yapmaya cesaret edemediği) ne varsa hepsini Cumhuriyet yaptı. Buna bir örnek de işte bu heykeldir.
İttihatçılar, 1913’ten itibaren Türk ulusçuluğuna tam dönüş yaptıktan sonra, heykellerle ideolojik şekillendirme yöntemini de benimsediler. Ama, her zamanki gibi, çok cüretkar olamadılar ve figüratif olmayan anıtlarla yetindiler.
Bu hususta başlıca iki örnek, Şişli’deki (ve hatta ilçenin simgesi de olan) Abide-i Hürriyet Anıtı ve Saraçhane’deki Tayyare Şehitleri Anıtı’dır.
İkinci Mahmut resimlerini yaptırıp resmi dairelere birer tane koydurmuştu halbuki. Bu da çok cüretkar bir eylemdi. Ama resme daha kolay müsamaha gösterildiği anlaşılıyor. Nitekim, Bizanslılar da, iki boyutlu tasvirleri çok sevseler de üç boyutlu temsil onlara göre fazla put çağrışımlıydı (bu konuda tam anlamıyla zincirlerini kıranlar Batılı Hıristiyanlar olacaktır).
Osmanlı döneminde heykel kullanılmadı değil. Nitekim, on dokuzuncu yüzyıl saray bahçelerinde aslan, geyik vs görürüz. Ama bunlar halka açık yerlerde sergilenmiyorlardı. Ve ayrıca neticede çelenk konup önünde saygı duruşunda bulunulmuyordu bunların!
Hem insan figürlü olmaları hem de önlerinde düzenlenen törenler açısından düşünürsek, ilk örneği Sarayburnu’ndaki olan Atatürk heykellerinin nasıl köklü bir tabuyu yıktığını anlarız.
Not 1: Osmanlı döneminde insan figürlü heykel de yaptırıldı. Nitekim, Abdülaziz’in at üzerinde heykeli vardır (bugün Beylerbeyi Sarayında sergilenir). Ama o da saraydan dışarı çıkmamak üzere düşünülmüştü.
Not 2: Tayyare Şehitleri Anıtı’nın başlı başına ayrı bir yazıyı hak eden traji-komik ve anlamlı bir hikayesi var. Onu da ilk fırsatta hazırlayıp paylaşmak isterim.

Egemen Demircioğlu