HALUK KURT

Aslında amacımız İstanbul’dan pek fazla uzaklaşmadan, bu şehri şahanenin tarihi, efsaneleri ve hikayeleri üzerinde durmak.

Ama konumuzla alakalı olduğunda dilediğimiz yere gitmekte de özgürüz.

Biz konumuzla ilgili olarak tekrar İstanbul’a, pek çok efsanenin başladığı Ayasofya’ya dönelim.

Ayasofya’yı gezdiyseniz bilirsiniz, müzenin en çok ziyaretçi alan yerlerinden birisi de yapının kuzeybatı yönünde yer alan “Terleyen Sütun” veya “Terleyen Direk” adıyla bilinen bölümdür.

Ziyaretçiler sütun üzerindeki deliğe başparmaklarını koyarak çevirirler ve bir dilekte bulunurlar. Sizce pagan bir davranış gibi mi gözüküyor?

Aslında efsanesi oldukça ilginç zira bizim bir önceki yazımızla çok bağlantılı.

Efsaneye göre o dönemde elleriyle hastaları iyileştiren Aziz Georgios (Yorgi, Yorgo, Corc, Geordie, Jarrod, Yuri, Jorgi, Jarod, Yura, Cercis!!!) isimli önemli bir Hristiyan azizi varmış. Bu aziz yapının inşasından sonra, buraya gelen insanlara şifa olmak amacıyla bu mucizevi yönünü ve güçlerini bu sütuna geçirmiş.

İşte o günden beri insanlar şifa bulmak ve dilekte bulunmak için bu sütuna dokunur olmuşlar.

Ama efsane burada bitmez, Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra camiye çevrilen Ayasofya’ya bir gün Hızır Aleyhisselam gelir. Bakar ki caminin kıblesi doğru yönde değil, parmağını bakır kaplı “Terleyen Sütun”a sokarak sütunu, dolayısıyla Ayasofya’yı Kabe yönüne döndürmeye başlar. Ancak tam bu sırada içeride olan birisi Hızır’ı farkeder ve şu Hızır’ın yaptığı işe bakın diye bağırır. Hızır Aleyhisselam’da işini tamamlayamadan ortadan kaybolur.

Ortaçağdan günümüze kadar gelen efsanelerde Aziz George ve Hızır pek çok yerde örtüşürler. Prof. Dr. Semavi Eyice’nin yazılarında Hızır’ın Aziz George’un İslam’daki yansıması olduğundan bahsedilir.

Hıdırellez, yani Hızır günü bile Aya Yorgi için yapılan şenliklerle aynı güne denk gelmektedir. Daha önce bahsettiğim gibi Aya Yorgi şenlikleri Julien takvimine göre 23 Nisan’da kutlanmaktadır, ancak Gregorian takvime geçildiğinde 06 Mayıs’a denk gelen bu tarih, değiştirilmemiştir. Sonuçta Hıdırellez aslında 06 Mayıs’a denk gelen Aya Yorgi kutlamaları ile aynı gündür.

Gene önceki yazılarımızda bahsettiğimiz Hızır (Arapça al-Khiḍr‎) Aya Yorgi gibi Yeşil Adam anlamına gelmekte.

Türk İslam Ansiklopedisi’nin Hızır başlığındaki bir açıklama ise oldukça ilgi çekicidir: Şarkiyatçıların bir kısmına göre Hızır kelimesi Arapça asıllı olmayıp Gılgamış destanında yer alan Gılgamış’ın atası Hasistra veya Hasisatra’nın Arapçalaşmış şeklidir (Ocak, s. 61). Friedlaender’e göre ise Hızır ismi İskender efsanesine benzeyen Glaukos (yeşil) masalı ile alâkalı olup bu efsane Arapça’ya uyarlanırken “hadır” şeklinde tercüme edilmiştir (ERE, VII, 694).

Meraklısı için, birbiriyle çok örtüşen İskender ve Glaukos (İlyada) efsaneleri, özünde ebedi hayat veren bir sudan bahseder, tıpkı abı hayat suyunu bulan ve içen Hızır’ın hikayesinde olduğu gibi.

Şimdi de Balkanlara gidiyoruz, yazımızın bundan sonraki bölümünü Emir Kustirika’nın Çingeneler Zamanı filminin efsane müziklerinden bir Goran Bregoviç bestesi olan Ederlezi’yi dinleyerek devam edelim. (https://www.youtube.com/watch?v=EZf00ad3G6o )

Bir roman adeti gibi gözükse de, 6 Mayısta kutlanan Ederlezi özellikle Sırbistan ve Bulgaristan’da Aziz George festivali olarak bilinir ve adını Herdeljez’den (Hıdırellez)  alan bir yeniden doğuş “Bahar” kutlamasıdır.

Omuzlarından bak, bahar geçiyor,
Her tarafı titretip,
Beni unutuyor
Neşe günü, hangi hayatı taşıyorsun?
Yola çıkmışsın,
Bensiz.

Gökyüzünün kuşları, beni kucağınıza alın
Dağ yanan mumlarla dolu
İşte, sabahyıldızı orada, kayıyor, Tanrıya yalvarıyorum
Ama güçlenen ışık
Bana getirmiyor
Bana getirmiyor
Sevdiğim adamı.

Adı çiçek, engin kokusu
Kızlara söyle, ağızlarına almasınlar
Böyle bir günde, Aziz George’un kulağında
Tüm şarkılar aşk için ağlıyor.

 

Güzel değil mi?

 

Sonuçta yaptığımız bütün bu çalışmalar bize kültürlerin asırlar boyu aynı kaynaktan beslendiğini, kendilerine aktarılan efsaneleri kendi inançlarına göre uyarladığını tekrar tekrar kanıtlamakta.

Hangisi gerçeğe daha yakındır, hangisi daha özgündür diye bir iddiamız yok, sadece farkında olmak ve insan olduğumuzu hatırlamak bize yetiyor.

 

Sevgiyle kalın…

 

Haluk KURT

 

Not: Son olarak, bu konuda ki güzel bir çalışmayı, 21 Aralık 2016  akşamı Bizans Okumaları programımız çerçevesinde Sevgili Ahmet Faik Özbilge’nin anlatımıyla yapacağız. Mahmut Erol KILIÇ’ın Hermesler Hermesi İslam Kaynakları Işığında Hermes ve Hermetik Düşünce” başlıklı yapıtı o geceki çalışmamız olacak…