+90 212 272 77 72

operation@tittravel.com

Değerli arkadaşlarımız sizler için yazdılar

CELLAT

02

Aug

CELLAT

Osmanlı döneminde idamlar, yüksek makam sahipleri için büyük bir korku kaynağıydı. Bir vezir azledildiğinde, genellikle hızlı bir şekilde Balıkhane'ye gönderilirdi. Burada, Bostancıbaşı'nın varlığı, vezir için idam anlamına gelirdi. Bu teatral yarışı ciddi kaynaklar anlatır, ancak bazen bu hikayeler fantezi gibi gelebilir.
İdamların pratik ve temiz bir şekilde yapılması tercih edilirdi. Jean-Baptiste Tavernier'in 17. yüzyıldan aktardığına göre, idam aracı, ipek iplerden oluşan bir kemerdi. Bu kemer, kurbanın boynuna sarılır, iki ucundaki düğümler çekilerek idam gerçekleştirilirdi. İdam, mümkün olduğunca hızlı ve acısız yapılır, kurbanın beddua etmemesi için özen gösterilirdi.

PERTEV

02

Aug

PERTEV

Osmanlı İmparatorluğu'nda keyfi idamların son bulmasının simgesel ismi Pertev Paşa'dır. Pertev Paşa, genç bir bürokrat olarak, Yozgatlı Akif Efendi'yi küçümseyici bir şekilde değerlendirdi. Bu sözler üzerine Akif, Pertev'in karşısında durmaya karar verdi. İki rakip ileride paşa olacak ve birbirinin kuyusunu kazmaya devam edecektir. Akif, Pertev Paşa'nın azlini ve idamını sağlamak için çeşitli entrikalar çevirdi ve nihayetinde Pertev Paşa idam edildi. Bu olay, İkinci Mahmut döneminin son büyük siyasi entrikası olarak bilinir.

Mustafa Reşit Paşa, Pertev Paşa'nın himayesinde yetişmiş ve onun idamından etkilenmiştir. Tanzimat Fermanı'na keyfi idamları kaldıran bir madde eklemiş, bu da Pertev Paşa'nın trajedisinin etkisi olarak görülür.

SUR-I SULTANİ

02

Aug

SUR-I SULTANİ

Topkapı Sarayı'nın inşasına 1458 veya 1459'da başlanmış, kara surları ise 1478'de tamamlanmıştı. Bu kara surlarına "Sur-ı Sultani" denir ve esasen savunma amaçlı değil, sarayı çevredeki binalardan ve halktan izole etmek için yapılmıştır. Fatih'in surlar etrafındaki diğer binalardan ayrılmasını isteyen bir Türkmen soylusunun etkisi olduğu söylenir.

Topkapı Sarayı bir "kale" olarak tasarlanmamıştı; Bostancılar, padişahın muhafızları değil, daha çok saray koruyucularıydı. Padişahın gerçek muhafız alayı Yeniçeriler'di.

Marmara'dan bakıldığında Sur-ı Humayun'un bir kısmı görülür ve Bab-ı Humayun (Birinci Kapı) burada yer alır. Bu kapı, Birinci Avlu'ya giriş sağlar. Sur-ı Humayun içinde, Birinci Kapı'nın sağında İçoğlanların hastanesi bulunmaktaydı; ancak bu hastaneden günümüze pek bir şey kalmamıştır. Hastanenin yanından Marmara'ya doğru inen yola Lazarus Yokuşu denir.

AHIR

02

Aug

AHIR

Lazarus Yokuşu'ndan indiğinizde, eski Gülhane Askeri Hastanesi kompleksine ulaşabilirsiniz. Bu bölgede İkinci Mahmut döneminde Otlukçu Kışlası bulunmaktaydı. Gülhane Hastanesi’nin Ahırkapı’ya çıkan kapısı, Saray’ın Otluk Kapısı olarak bilinir. Kapının karşısında, Büyük Ahırlar vardı; bu ad, “ot” teriminin atların beslenmesiyle ilgili olduğuna işaret edebilir.

Padişah’ın atlarının barındırıldığı meşhur Istabl-ı Amire, başka bir konudur ve İkinci Avlu’ya vardığınızda ele alınacaktır. Marmara surlarındaki kapı ve semtin adı, bu geçmişe dayanan isimlerle ilişkilidir.

HASTANE

02

Aug

HASTANE

Gülhane Hastanesi’nin Marmara'dan görünen büyük ve dikkat çekici cephe kısmı, Otlukçu Kışlası’na aitti. Bu bina Bizans kalıntıları üzerine inşa edilmiştir ve bölge Bizans kalıntıları açısından zengindir. Askeri tıp okulu daha sonra Galatasaray’a taşınmış ve bugünkü Galatasaray Lisesi’nin ataları arasında sayılmıştır.

TAKVİM-İ VEKAYİ

02

Aug

TAKVİM-İ VEKAYİ

Otluk Kapısı'nın yukarısındaki kapı, saraya ait bir küçük servis kapısıdır ve "koltuk kapısı" olarak adlandırılır. Bu kapıdan girildiğinde, 1852'den itibaren Takvim-i Vekayi'nin basıldığı bir matbaa bulunuyordu. Takvim-i Vekayi, 1831'de İkinci Mahmut tarafından kurulan ve olayları devletin gözünden halkla paylaşmayı amaçlayan bir gazeteydi; Fransızcası ise "Le Moniteur Ottoman" olarak yayımlanıyordu.

Cumhuriyet döneminde bu matbaa, Devlet Matbaası ve ardından Milli Eğitim Basımevi olarak bilindi. Burada, lise yıllarımızda okuduğumuz tarih kitapları da basılmış olabilir. Bu durum, Ekşi Sözlük'te "bir neslin tarih biliminden nefret ederek yetişmesini sağlayan efsane adam" olarak anılan Emin Oktay'ı hatırlatıyor; ancak, kendisi hakkında sevecen anılarımız da olabilir.

MANGANA

02

Aug

MANGANA

Topkapı Sarayı'nın Üçüncü Avlu'sunun altındaki eski istinat duvarları, Bizantion'un Akropolis'ine aitti. Büyük Konstantin, bu duvarların yanında yeni başkentinin askeri malzeme deposunu kurdu ve bu alan "Mangana" olarak bilinmeye başladı. Set üstü konumda eski çay bahçeleri vardı, ancak bu bölge toprak kaymaları nedeniyle kapalı hale geldi. Gülhane Parkı'nın sınırları, Gülhane'de olmamasına rağmen bu alanı kapsar. Resimde, Akropolis’in eski istinat duvarları görülmektedir.

TABHANE MESCİDİ

02

Aug

TABHANE MESCİDİ

Mangana’nın önünde, malzeme giriş çıkışları için kullanılan küçük bir liman vardı. Bu limanı, park ve Murat Reis heykeli ile tanıyabiliriz. Sahil yolu yapılmadan önce, parkın olduğu yerde Tabhane Mescidi bulunuyordu. "Tabhane", iyileşme dönemi için kullanılan bir yer anlamına gelir; yani hasta veya güç kazanma sürecindeki insanlar için bir mekân. Tabhane Mescidi’nin yanı sıra, Hasta Odaları ve Mezbelekeşan Mescidi de bu bölgede yer alıyordu. Siyah-beyaz bir fotoğrafta Tabhane Mescidi’ni görebiliyoruz.

TEOFİLOS

02

Aug

TEOFİLOS

Mangana bölgesi stratejik bir nokta olduğundan, buradaki surlar Bizans döneminde birkaç kez baştan aşağı onarıldı. Günümüzde görülen surların çoğu, imparator Teofilos tarafından yapılmıştır. Surların bu kısmında Teofilos'un adı sıkça anılır; bu, bir imparatorun küçük bir alanda bu kadar çok anılmasının nadir bir örneğidir. Teofilos, 9. yüzyılın başlarında imparatorluk yapmış ve bu nedenle surlar yaklaşık 1200 yıl yaşındadır.

E-bülten

Arada bizden ve belki gezilerimizden haberdar olmak isterseniz