İrfan Baştuğ caddesi no 5/A
Emekli Subaylar Sitesi 34/2 Esentepe
E-bülten
Arada bizden ve belki gezilerimizden haberdar olmak isterseniz
Bugün bize ev sahipliği yapan İstanbul, tarih boyunca öylesine arzulanmıştır ki, kesin olmamakla birlikte Fatih öncesi 28 defa kuşatıldığı düşünülmektedir. Ve baş ettiği her saldırı sonrası gizli güçler tarafından korunduğu efsanesi de tüm dünyaya yayılmıştır.
İşte biz bu kuşatmaların ilkinden, M.Ö 340’da Makedonya Kralı 2.Filip’in Byzantion kuşatmasından söz edeceğiz.
Öncesinde 6.yy’da yaşamış Bizanslı Stephanos (Stephanus Byzantinus)‘u hatırlamak gerekir. Ethniha isimli çok önemli bir sözlüğü yazan dilbilimci olan Stephanos, kitabında Antik Yunan hakkında mitoloji, dil ve coğrafyaya dair pek çok konuya yer vermiştir.
Yazarın kitabında bahsettiği “”Bizans’ın limanının adı Bosporyan’dır. Fakat yerliler buranın adını Fosforyon olarak telaffuz ederler. Kitapta yazan “Makedonyalı Filip, kuşatma sırasında destek kuvvetlerini bir çukura konuşlandırmıştı ve buradan görünmeyen bir destek alıyordu. Fosforlanan Hekate, Makedonyalı Filip’in adamlarının yerini ortaya çıkardı.” cümlesi oldukça ilginçtir. Zira konuya aşina olanlar Bosphoyearsrus kelimesinin “İnek Geçidi” kökenli olduğunu anımsayacaklardır.
Peki Stephanos’un kitabında sözünü ettiği Tanrıça Hekate kimdir?
Azra Erhat, Türkçe’nin en önemli eserlerinden biri olan “Mitoloji Sözlüğü”nde Hekate’ye önemli bir yer ayırmış. Biz sadece onun ilk cümlesini buraya ekleyelim:
Hekate :Olympos tanrılarıyla ilişkili olmayan, hiçbir efsaneye adı karışmamış, kişiliği epey gizemli bir tanrıçadır. Aslında Hekate, Anadolu’ya özgü bir tanrıça ve Efes’li Artemis’in belli bir niteliğini yansıtan ve başka adla anılan yansımasıdır. Merak edenler Hekate’yi Osman Hamdi Bey’in izinli kazı yaptığı Batı Anadolu’daki ilk antik yerleşim alanı olan LAGİNA başlığı ile araştırabilirler. Muğla’nın Turgutlu beldesi sınırlarında kalan bu antik kent özellikle Hekate’ye adanan kutsal alanı ile tanınmaktadır.
Gelelim Bizans sikkelerine kadar yansıyan mitolojik olaya; Makedonya Kralı 2.Filip (Philippos, Büyük İskender’in babası) İ.Ö 339-340 yılında Byzantion’u kuşatma girişiminde bulunur ve bunun için surların altından ordunun gizlice şehre girebileceği bir tünel kazdırtmaya başlar. Karanlık bir gecede yapılacak saldırı öncesinde birden bire önce ay belirir ve hemen ardından yıldızlar birer fener gibi yanmaya başlar. Gökyüzü ve yeryüzü ışığa boğulur. Şehir sakinleri uyanırken, gizlenmeye çalışan Filip’in ordusu da bir anda görünür olur.
Gerekli önlemler alınarak kralın ani baskın planı boşa çıkarılır. Ayrıca Byzantion’lular surlardan desteklenen ani bir çıkış hareketiyle 2. Filip’in güçlerini bozmaya muvaffak olurlar. Daha sonra bu olayın anısına “meşale taşıyan” Hekate”nin lampadephoros (ışık getiren) bir heykeli dikilir.
Nesiller boyu anlatılan bu efsane sayesinde Byzantion’un yani eski İstanbul’un sakinleri, ay ve yıldıza mistik anlamlar yüklemişlerdir; pek çok antik inanışta olduğu gibi bir arada görünmelerini ya da kullanılmalarını da kutsal kabul etmişlerdir. Bizanslılar 4. yüzyıl olaylarından sonra şehrin amblemi olarak ‘Hilal ve Yıldız’ı kabul etmelerine rağmen şehrin paralarında bu amblemin yer alması M.S. 3. Yüzyıla tekabül eder. MÖ döneme ait Byzantium ve Kalkedon sikkelerinde, korumasında oldukları Mitridates ile birlikte sıkça hilal ve yıldızda resmedilmiştir.
Haluk KURT
Yorumlar