İrfan Baştuğ caddesi no 5/A
Emekli Subaylar Sitesi 34/2 Esentepe
E-bülten
Arada bizden ve belki gezilerimizden haberdar olmak isterseniz
Padişah portreciliğinde ilk Osmanlı tuval ressamları-18. ve 19. yüzyıllar
Farklı konulardaki el yazma kitaplar içinde yer alan, perspektif ve ışık-gölge kuralları ile anatomik oranların dikkate alınmadığı geleneksel Osmanlı minyatür üslubu, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa resim sanatı etkileriyle birlikte değişime uğrar. Padişah portrelerinin II. Murad ve Fatih Sultan Mehmed dönemine tarihlenen örnekleri Saray Nakkaşhanesi’nin yönetiminde 19. yüzyıla kadar üretilir.
18. yüzyılın başı, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’yla ilişkilerinin arttığı, Batılılaşma veya Yenileşme olarak adlandırılan dönemin başlangıcıdır. Bu dönemden itibaren askeri, siyasi, teknik, eğitim ve idari alanlarda yapılan reformlar, Batıyla giderek artan ilişkiler Osmanlı kültür ve sanat ortamını da etkilemiş, sanatın hemen her dalında yeni biçimler ve türler ortaya çıkmıştır. 18. yüzyılın ilk yarısından itibaren elçilerin maiyetinde veya egzotik doğu tutkusuyla İstanbul’a gelen Avrupalı ressamlar tarafından yapılan betimlemeler, Osmanlı tasvir sanatında görülen yeniliklerin ortaya çıkışında önemli bir rol oynamıştır.
Levnî – Abdülcelil Çelebi (1680-1732)
Avrupa resminin etkileri ilk kez Lâle Devri (1703-1730) padişahı III. Ahmed döneminin ünlü saray nakkaşı Levnî’nin eserlerinde ortaya çıkar. İmzalarında Levnî mahlasını kullanan Abdülcelil Çelebi aynı zamanda ünlü bir halk şairidir. Dönemin tarihçisi Hafız Hüseyin Ayvansarayî’nin (1765-87) Mecmua-i Tevârih’inde, adı şair ve musavvir (tasvir yapan) olarak geçer. Arşiv kayıtlarına göre İstanbul’a Edirne’den gelen Levnî’nin Saray nakkaşhanesinde çalıştığı bilinir. Kendisine verilen Çelebi (efendi, kibar) unvanı ve renkli anlamına gelen Levnî mahlasından, III. Ahmed (1703-1730) döneminde saray çevresinde ayrıcalıklı bir yer edinmiş olduğu anlaşılmaktadır. Işık-gölge kullanımı ve perspektif denemeleriyle resimlerine üçüncü boyut kazandırmaya çalışan nakkaşın eserlerinin, Batı resim geleneğinin etkilerini taşıdığı gözlenir.
Levnî’nin en önemli resimleri, üç eserde karşımıza çıkar: Birincisi, Kebir Musavver Silsilenâme adını taşıyan yazmadır; burada yer alan resimleri, Osman Gazi’den III. Ahmed’e kadar olan Osmanlı padişahlarının portreleridir. İkinci önemli kaynak, Sultan III. Ahmed’in şehzadelerinin 1720 yılında yapılan sünnet düğünü şenliklerini anlatan ve dönemin ünlü şairi Seyyid Hüseyin Vehbî tarafından kaleme alınan Surnâme-i Vehbî’dir. Bu surnamede Levnî’nin 137 resmi bulunur; betimlediği At Meydanı, Haliç ve özellikle Topkapı Sarayı’nın çeşitli bölümlerinde yer alan şenlikler, esnaf alaylarının geçişi, oyunlar, yarışmalar, İstanbul’u ve Osmanlı yaşamının geleneklerini aktardığı için belge niteliği taşır. Diğer bir eseri ise bir albüm halinde toplanmış olan tek figür çalışmalarıdır. Bu resimlerde de ışık-gölge, renk tonlamaları görülür. Her resimde Levnî imzası ile birlikte figürlerin isimleri de kırmızı ile yazılmıştır. Saray’da ve halk arasında göstermelik resimlerle hikaye anlatma geleneği göz önüne alındığında; Dader Banu, Tayyar Civan, Menekşe Tutî, Cafer Bey, karanfilli kadın, Bursalı kadın, iki Has Odalı, İranlı kadın, Avrupalı kadın vb. isimler bunların bir masalın kahramanları olabileceklerini akla getirir.
Osman Gazi’den III. Ahmed’e kadar olan padişahların portrelerinin yer aldığı Kebir Musavver Silsilenâme adlı eserde Levnî, geleneksel kalıplara sadık kalmakla birlikte figürlerin daha yakından çalışılması, durağan betimlemelerin yerini hareket ve canlılığın alması gibi yeni biçimler de kullanmıştır. Padişahlar, dörtte üç profilden, bakışları uzaklara dönük, bir iç mekânda rahat pozlarda oturur biçimde ve oldukça yakından betimlenmişlerdir. Figürler renk tonlamalarıyla ve gölgelendirilerek boyanmış, yüzeysellikten kurtulmuştur. Sanatçı padişahları idealleştirmek yerine cesur bir tutumla fiziksel kusurlarını da yansıtmıştır.
İkonografik açıdan asıl fark ise padişah portreleri albümünü sipariş eden III. Ahmed’in adeta günlük yaşamından bir kesiti sunan portresinde görülür. Burada padişah diğer portrelerden tamamen farklı olarak çinili bir iç mekanda, bir taht üzerinde oturur. Arka planda şehzadesi ayakta durur. Kıyafetlerindeki ilginç detay padişah ve şehzadesinin üzerindeki kaftan renklerinin içli-dışlı değiştirilerek kullanılmasıdır.
1. Osman Gazi, Kebir Musavver Silsilenâme, Levnî, 18. yüzyıl, minyatür
2. III. Ahmed ve şehzadesi, Kebir Musavver Silsilenâme, Levnî, 18. yüzyıl, minyatür
18. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde padişah portreciliğinde yeni bir dönem başlar. Sultan III. Mustafa ve I. Abdülhamid dönemlerinde pek çok eser veren saray ressamı Rafael, yeni üslubu belirleyen sanatçıdır.
Rafael (Rapayel Manas-1715-1780)
Ermeni asıllı bir saray ressamı olan Rafael, Sultan I. Mahmud, III. Osman, III. Mustafa ve I. Abdülhamid döneminde eserler vermiştir. Araştırmacı-yazar Garo Kürkman Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Ressamlar adlı kitabında, sanatçının Kayseri’den İstanbul’a göç etmiş olan Manas ailesine mensup olduğunu belirtir. Mouradgea D’Ohsson (1740-1807) ise Tableau Général de L’Empire Othoman adlı eserinde, Rafael’in İtalya’da resim eğitimi aldığını, dönemin Rafaellosu sayılacak kadar da usta bir ressam olduğunu anlatır. Osmanlıca kaynaklarda adı Refail olarak geçen ressamın kağıt ve tuval üzerine yağlıboyayla yaptığı padişah portreleri, Osmanlı tasvir sanatında geleneksel kitap resminden Batılı anlamda tuval resmine geçişin ilk örnekleridir. Levnî’nin padişah portreleri albümüne (Kebir Musavver Silsilename) eklenen III. Osman, III. Mustafa ve I. Abdülhamid portreleri Rafael’e atfedilir. Bu portrelerde padişahlar, minyatür üslubu tamamen terk edilmeksizin düz mavi bir fon önünde, elleri dizlerinin üzerinde altın tören tahtında otururken, son derece gerçekçi ve ifadeli olarak betimlenmişlerdir. Bu portrelerdeki yeni ikonografi, daha sonra yapılan padişah portrelerinde kalıp halinde kullanılmıştır.
3. III. Osman, Kebir Musavver Silsilenâme, Rafael, 1757-89 civarı, minyatür
4. III. Mustafa, Kebir Musavver Silsilenâme, Rafael, 1757-89 civarı, minyatür
Rafael’in biri kağıt diğeri tuval üzerine yağlıboya ile yapılmış, ölçüleri dışında birbirinin eşi olan iki adet III. Mustafa portresi, bu kalıbın tekrarlandığı örneklerdir. Bu iki portrenin asıl önemi kitap resminin malzemesi olan kağıt üzerine yağlıboyanın kullanılması ve aynı portrenin tuval üzerine de resmedilmesidir. Diğer bir deyişle geleneksel kitap resmi olan minyatürden tuval resmine geçişin ilk örnekleri olmalarıdır. İlk tuval resimlerinde minyatür üslubunun klasik unsurlarından ve Osmanlı padişah portreleri ikonografisinden tamamen vazgeçilmemiştir. Bununla birlikte Osmanlı resim sanatı artık yepyeni bir yola girmiştir. Osmanlı betimlemesinde ilk kez bu portrelerde ortaya çıkan ve Avrupa resminde sıkça kullanılan oval madalyon, 19. yüzyıl portrelerinde de devam eder.
5. Sultan III. Mustafa, Rafael, 1757-89 civarı, kağıt üzerine yağlıboya
6. Sultan III. Mustafa, Rafael, 1757-89 civarı, tuval üzerine yağlıboya
Hem minyatür hem de yağlıboya portreler I. Abdülhamid döneminde de bir arada yapılmıştır. Rafael veya aynı üslupta çalışan bir Osmanlı sanatçısına atfedilen bu portreler, geleneksel kitap resmiyle Batılı anlamda tuval resminin iç içe geçişinin tipik örneklerdir. Padişahın günlük yaşamına ait bir ortamda, bir sedir üzerinde otururken betimlendiği portrede minyatür üslubunun yeni bir malzeme olan tuvalde kullanıldığı görülür. Arkasındaki minderin boyamasında altın yaldız kullanımı da minyatür tekniğinin uygulamalarından biriydi.
7. I. Abdülhamid, Rafael veya Rafael ekolü, 1757-89 civarı, tuval üzerine yağlıboya
Bir diğer tuval üzerine yağlıboya portrede, ilk kez Rafael’in Kebir Musavver Silsilenâme’ye eklediği portrelerde ortaya çıkan ve elleri dizlerinin üzerinde altın tahtta oturan padişah portresi kalıbı tekrarlanmıştır. Bu dönemin portrelerindeki önemli bir kavram değişikliği de, hükümdarlık imgesinin yanı sıra padişahın gerçekçi fiziksel özellikleriyle beliren bir kişilik olarak yansıtılmasıdır.
8. I. Abdülhamid, Rafael veya Rafael ekolü, 1757-89 civarı, tuval üzerine yağlıboya
Kapıdağlı Kostantin
III. Selim döneminde yenilikler saray ressamı Kapıdağlı Kostantin tarafından geliştirilmiştir. Rum asıllı bir sanatçı olan Kostantin, daha çok portre ressamı olarak tanınmakla birlikte manzara ve dini konulu resimler de yapmıştır. Bazı resimlerini Kyzikoslu (Kapıdağı) Kostantin imzalıdır. Tuval üzerine yağlıboya ve kağıt üzerine guvaş çalışmalarının yanı sıra Topkapı Sarayı’nın bazı mekânlarındaki duvar resimleri de ona atfedilir. Erken döneme ait resimlerinde bazı yeniliklerle birlikte minyatür geleneğini devam ettirdiği, daha geç dönemde yaptığı resimlerindeyse ikonografik kalıpları değiştirdiği ve minyatür üslubundan tamamen uzaklaştığı görülür. 1790-95 yıllarına tarihlenen ve Kostantin Kapıdağlı’ya atfedilen bir portrede III. Selim, Rafael’in padişah portrelerinde olduğu gibi altın tahtta ve iki eli dizlerinin üzerinde otururken betimlenmiştir. Aynı kalıbın kullanıldığı bu resimdeki yenilik, kubbeli bir revak altında oturan padişahın arkasındaki, Üsküdar kıyılarına kadar uzanan manzaradır. Kostantin’in özellikle manzara kısmında minyatür üslubundan neredeyse tamamen uzaklaştığı, ancak padişahın portresinde bu tarzı devam ettirdiği görülmektedir.
9. III. Selim, Kapıdağlı Kostantin, 18. yüzyıl sonları, tuval üzerine yağlıboya
Dönemin resim etkinliği içinde önemli bir yer tutan başka bir III. Selim portresinde ise padişah ayakta, yarım büst olarak, oval bir madalyon içinde betimlenmiştir. Madalyonun üzerinde bir perde, dekoratif bir kartuş içinde Osmanlıca “Sultan Selim Han salis” yazısı, altında da karşı kıyıdan resmedilmiş ve padişahın o yıllarda yaptığı askeri reformları simgeleyen Tophane Kışlası yer alır. Kompozisyon iki yandan sütun dizileriyle sınırlandırılarak çerçevelenmiştir. Resmin altında, Kapıdağlı Kostantin tarafından 1208 (M. 1793) yılında yapıldığı ve Londra’da Schiavonetti tarafından gravürlendiği yazılıdır. Kostantin’in, padişah portreleri ikonografisine yepyeni bir kalıp getirdiği bu portrenin III. Selim’in siparişi üzerine yapıldığı ve gravürlendiği Topkapı Sarayı’ndaki bir arşiv belgesinden anlaşılmaktadır . Belgede, 60 adet basılmış olan tasvirden 10 adet daha basılarak bazı erkâna verilmesini buyuran ferman üzerine, basılanların Eflak Voyvadası aracılığıyla gönderileceği belirtilmektedir. III. Selim’in, Avrupa kralları arasındaki yaygın davranış biçimine uyarak bu portreyi Napolyon’a hediye gönderdiği de arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. 1808-1811 yılları arasında Fransa elçisi olan Seyyid Abdurrahim Muhip Efendi’nin 1221 (M. 1806) tarihli bir mektubunda, uzun süredir kendisinde bulunan Kostantinkâri bir tasvir-i hümayunu altınkâri bir pervaza yerleştirerek hariciye nazırı Talleyrand eliyle Napolyan’a hediye ettiğini, Napolyon’un kendisini kabul ederek portreyi hiç resim olmayan bir odaya astığını ve “Sultan hazretlerinin derunları gibi tasvirleri dahi güzeldir” ifadesini kullandığını belirmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan 1221 (M. 1806/7) tarihli iki belge , yine Elçi Muhip Efendi’nin hediye götürdüğü portre konusundadır. Biri, Sultan III. Selim’in bir tasvirini Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart’a takdim edip, kendisinin buna pek memnun olduğuna, imparator ava gitti denilerek kendisine üç çift tavşan gönderilmek suretiyle özel bir iltifat gösterilmesiyle; diğeriyse Fransa imparatorunun hediyelerden ve bilhassa resimden çok memnun olduğu, mukabele olmak üzere kendi büyük tasvirini “Elçi Sebastiyan marifetiyle gönderilmesine teşebbüs olunmasıyla” ilgilidir. Topkapı Sarayı’nda ve Avrupa’da çeşitli koleksiyonlarda, renkli ve siyah-beyaz çok sayıda kopyası bulunan bu resim, bir Osmanlı padişahının kendi portresini bastırarak suretini tanıttığını göstermektedir.
10. III. Selim, Kapıdağlı Kostantin, 1815 civarı, Gravür
Sultan III. Selim’in Kapıdağlı Kostantin’e sipariş ettiği ve daha sonra Londra’da gravürlenen bir padişah portresi serisi de, benzer şekilde Osmanlı hanedan imgesini Avrupa’ya tanıtmak amacıyla yaptırılmıştır. Osman Gazi’den itibaren hüküm sürmüş 28 padişahın guvaş portreleri III. Selim döneminde gravürlenmek üzere Londra’ya gönderilmiş, ancak gravürler Sultan II. Mahmud döneminde tamamlanarak 1815 yılında John Young tarafından basılmıştır. Young Albümü adıyla tanınan bu seride padişahlar oval madalyonlar içinde, ayakta, yarım boy ve dörtte üç profilden betimlenmiştir. Madalyonların altına padişahların önemli savaşlarından biri, yaptırdığı bir bina veya fethettiği yerlerden biri ayrı birer çerçeve içinde resmedilmiştir. Serideki tüm portrelerde kullanılan bu yeni ikonografi, daha sonra yapılan Osmanlı padişah portreleri için örnek oluşturmuştur. Albümde yer alan portrelerin bakır klişe ve guvaş örnekleri Topkapı Sarayı koleksiyonundadır.
11. Osman Gazi, Kapıdağlı serisi, Kağıt üzerine guvaş
12. III. Selim, Kapıdağlı serisi, Kağıt üzerine guvaş
III. Selim’in odasında bir dinlenme anında betimlendiği bir diğer portresi “resm-i Kostantiniyye Kapıdağı” imzalı ve “1218” (M. 1803) tarihlidir. Yumuşak fırça darbeleri, mekân düzenlemesi ve tüm ayrıntıların ustalıkla verilişiyle bütünüyle Batılı anlamda bir tuval resmi üslubunu yansıtan portrede, padişah bir oda içinde, sedirde oturmuş vaziyette elinde tespihiyle resmedilmiştir. Diğer resimlerindeki resmi tören giysilerinin yerini burada kürklü bir kaftan ve iç entarisi almıştır. Kapıdağlı Kostantin’in en başarılı resimlerinden biri olan portrede padişahın olasılıkla Harem’deki has odasında, özel eşyaları arasında (III. Selim has odasıyla büyük benzerlikler taşır) dinlenirken betimlenmiş olması da ikonografik açıdan bir yeniliktir. İç entarisi ve elindeki tespih bugün Topkapı Sarayı koleksiyonundadır. Bu bize padişahın ressamı haremdeki has odasına alacak kadar yakın olduğunu ve büyük olasılıkla padişahın ressama poz verdiğini düşündürür.
13. III. Selim, Kapıdağlı Kostantin, 1803, Tuval üzerine yağlıboya
Sultan III. Selim’in Topkapı Sarayı İkinci Avlusu’nda, Bâbü’s saade (Akağalar Kapısı) önünde yapılan bir cülus veya bayram töreni resmi de Kapıdağlı’ya atfedilir. Resim sanatsal değerinin yanında dönemin teşrifat kurallarını göstermesi bakımından da belge değeri taşır. Padişah, kapının önüne yerleştirilmiş olan altın tören tahtında oturmaktadır. Solda sadrazam, nakibü’l eşraf, şeyhülislam, Kaptan-ı Derya ve Darü’s-saade Ağası, sağ tarafta da Silahdar Ağa, Çuhadar Ağa ve diğer ağalar görünmektedir. Revakların altına Zülüflü Baltacılar ve Enderun ağaları sıralanmıştır. Avluda peykler, solaklar ve devlet erkânı tören sırasına göre yerlerini almışlardır. Sultanın hemen yanında duran Sadrazam Koca Yusuf Paşa portre özelliklerinden tanınmaktadır.
14. III. Selim’in merasimi, Kapıdağlı Kostantin, 18. Yüzyıl sonu, Tuval üzerine yağlıboya
18. yüzyılda ortaya çıkan başka bir padişah portreciliği türü de soyağacı portreleridir. 19. yüzyıldan itibaren padişah portreciliği yaygınlaşmış, Ermeni ve Rum asıllı ressamlar, Batılı ressamlar tarafından büyük ve küçük boyutlu pek çok padişah portresi yapılmış ve yaygınlaşmıştır. Soyağacı tabloları ile 19. ve 20. yüzyıl padişah portreciliği başka bir yazı konu olduğundan burada ele alınmamıştır.
AYSEL ÇÖTELİOĞLU
Kaynaklar
ANAFARTA, Nigar; Topkapı Sarayı Padişah Portreleri, İstanbul 1967.
Bağcı, S.-Çağman ve diğ. Osmanlı Resim Sanatı, Kültür ve Turizm Bakanlığı yay. Sanat Eserleri Dizisi 457, İstanbul 2006
BEYDİLLİ, Kemal; “Ignatius Mouredgea D’Ohsson (Mouradcan Tosunyan): Ailesi hakkında Kayıtlar, Nizam-ı Cedid’e Dair Layihası ve Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Siyasi Hayatı” İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi-Prof.Dr. Şahabeddin Tekindağ Armağanı, İstanbul 1984, s. 247-314
CEZZAR, Mustafa; “Osmanlılarda 18. Yüzyıl Kültür ve Sanat Ortamı”, 18. Yüzyılda Osmanlı Kültür Ortamı, Sempozyum Bildirileri (20-21 Mart 1997), Sanat Tarihi Yayınları: 3, İstanbul 1998, s. 43-64.
ÇAĞMAN, F.TANINDI, Z.; Portreler, İstanbul 1984
ÇÖTELİOĞLU, Aysel; “Padişah Portreleri ve Resim Koleksiyonu”, Topkapı Sarayı Akbank yayınları, İstanbul 2000, s. 366-369.
ÇÖTELİOĞLU, Aysel; “Sultan III. Selim Dönemi Resim Etkinliği”, Bir Reformcu, Şairve Müzisyen: Sultan III. Selim Han sergisi kitabı, Topkapı Sarayı Müzesi, 24 Aralık 2008- 24 Mart 2009, s. 43-53.
ÇÖTELİOĞLU, Aysel ; İstanbul’un 100 Ressamı, İstanbul’un Yüzleri Serisi: 1, İBB Kültür A.Ş. yayınları, İstanbul 2009
ÇÖTELİOĞLU, Aysel; Topkapı Sarayı Müzesi Resim koleksiyonu ve Padişah Portreleri, Bilkent Kültür Girişimi Yayınları
D’OHSSON, M. ; Tableau Générale de l’Empire Othoman, C. IV, Paris 1790
İREPOĞLU, Gül; “18. Yüzyıl Betimlemesine Bakış”, 18.yüzyılda Osmanlı Kültür Ortamı, Sempozyum Bildirileri (20-21 Mart 1997), Sanat Tarihi Yayınları : 3, İstanbul 1998, s. 161-172
İSTANBUL 2000 Padişahın Portresi; Tesavir-i Âli Osman, Sergi kitabı, Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul 2000
KÜRKMAN, Garo; Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Ressamlar, Matüsalem Uzmanlık ve Yayıncılık, İstanbul 2004
MAHİR, Banu; Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2004
ÖZ, Tahsin ; “Türk El İşlemeleri ve Resim Dairesi”, Güzel Sanatlar, 1942, s.29-52
ÖZ, Tahsin; “Osmanlı Hükümdarlarının Resimleri”, Tarih Hazinesi, S. 2, s. 55-57
ÖZCAN, Abdülkadir; “Cülûs”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 8, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 1993, s. 108-114
RENDA, Günsel ; “Ressam Kostantin Kapıdağlı Hakkında Yeni Görüşler”, 19. Yüzyıl İstanbul’unda Sanat Ortamı, HABITAT II’ye Hazırlık Sempozyumu (14-15 Mart 1996), Sanat Tarihi Derneği Yayınları: 2, İstanbul 1996, s. 139-162
Arşiv Belgeleri;
TSM/A, E. 570/2
BOA, Hat 14805
Yorumlar