İrfan Baştuğ caddesi no 5/A
Emekli Subaylar Sitesi 34/2 Esentepe
E-bülten
Arada bizden ve belki gezilerimizden haberdar olmak isterseniz
Hodegetria bir Meryem Ana ikonasıdır ve Rumlar için çok önemlidir. Dolayısıyla İstanbullular olarak bizim için de önemli olması gerekir – en azından şehrin tarihi bağlamında veya Rum arkadaşlarımızdan dolayı (benim aklıma hemen Vlaherna Kilisesindeki Can kardeşimiz geliyor).
Hodegetria, “Yol Gösteren” demek. Birinin önüne düşüp ona yolunu gösteren; rehber anlamında.
Bu “yol göstericiliğin”, Meryem Ana ayazmalarında şifa arayan körlerle bir ilgisi var. Nitekim, körleri ayazmaya götüren keşişlere “hodegoi” deniyordu. (Meryem de, iki köre rüyalarında görünerek onları ayazmaya götürür). Hodegetria Konstantinopolis’in koruyucusuydu. Şehrin ne zaman başı derde girse, İkona dualarla sokaklarda dolaştırılır; şehir kuşatma altındaysa surlara da çıkarılırdı.
Fetih’ten önceki gün, Konstantinopolis halkı, son bir umut, Hodegetria’yı yine sokaklarda dolaştırırken iri ve ağır İkona yere düşüp çamurlara bulandı. Orada bulunanlar dehşet içinde kaldılar: şehrin sonunun geldiğinin alametiydi bu muhakkak!
Nitekim, şehre giren Osmanlı askerleri ikonayı paramparça edeceklerdir.
***
Hodegetria’nın barındırıldığı kilisenin Gülhane bölgesinde bir yerde olması gerektiği bilinir.
Demangel ve ekibi de, bölgede bir ayazma havuzu ve hemen yakınında birtakım kilise kalıntıları bulunca, (ayrıntıları ve kilisenin yeri konusundaki tarihi kanıtları inceleyerek) bunların Hodegetria’nın ayazma ve kilisesine ait olabileceği sonucuna vardılar.
Nitekim, Marmara surlarından denize açılan kapılardan birinin ancak Hodegetria kilisesine ait olabileceğine de kani oldular.
İncili Köşk ile Cankurtaran Feneri arasında, surların yine girinti yaptığı bir yer vardır. Girintinin sol sınırı yıkık dökük bir yapıyla belirlenir. Bu yapıya Demangel ve ekibi “Arap Köşkü” diyor. Bu “Arap” da nereden çıktı derken, Feridun Dirimtekin’in aynı yapıyı Harap Köşk diye andığını okuyunca (ve Fransızların “h” özürlülüklerini hatırlayınca) mesele aydınlanıyor!
Hodegetria’nın kapısı, işte bu girintinin ortasında yer alan burcun solundaki kapı imiş. Kapının kabaca yerini, yakınında bulunan, Üçüncü Murat dönemine ait Davut Ağa eseri Osmanlı çeşmesinden çıkarabiliriz.
Not: Feridun Dirimtekin, “Fetih’ten Önce Marmara Surları” diye son derece faydalı bir eserin sahibi (başka birçok eseri var). Bizi ilgilendiren konularda Demangel’in kitabına dayanmış büyük ölçüde tabi. Bu konudaki diğer kaynak (daha eski ve, orijinalliğini düşünürsek, daha değerli): Van Millingen’in eseri “Byzantine Constantinople: the Walls of the City and adjoining historical sites”.
***
Hodegetria’nın Rumlar için önemini ne kadar anlatsak azdır (onun için uzatıyorum, affınıza sığınarak).
Görünüşe göre “Hodegetria” geleneği birkaç bağımsız geleneğin bir araya gelmesiyle zaman içinde oluşmuş.
Körleri iyileştiren ayazma ile onları oraya götüren “rehber” keşişlerden ve rüyada görünüp aynı işi yapan Meryem geleneğinden bahsettik (kilisenin başlangıçtaki adı “Hodegon” idi esasen; yol gösteren keşişlerden ötürü herhalde).
Diğer bir gelenek de şöyle: İncil yazarı Luka’nın Meryem hayatta iken bizzat yaptığına inanılan Meryem – Çocuk İsa ikonası (hatta Meryem ikonayı görüp kutsamıştır) Kudüs’ten İstanbul’a getirilir ve bahsettiğimiz Hodegon kilisesine konulur.
Zamanla ikonaya şehrin koruyucusu olma özelliği atfedilir ve Luka’nın ikonası geleneği Yol Gösteren Meryem geleneği birleştirilir. Hodegetria’nın her Salı şehrin sokaklarında dolaştırılması adet olur. Bu arada ikona kiliseye adını verir ve kilise Hodegetria diye anılmaya başlanır.
Söz konusu alayın başında, gözleri bağlı, kollarını çarmıha gerilmiş gibi iki yana açmış bir kişi ikonayı sırtında taşır ve ikonanın ona yol göstermesiyle ilerler (ona yolu gösterenin Meryem olduğunu düşünürsek, adamcağızın Fetih’ten önceki son gün ikonayı düşürmesi gerçekten hayra alamet olamazdı).
Diğer bir önemli Meryem İkonası olan Vlahernatissa da, adı üzerinde Vlaherna kilisesinde saklanırdı. Vlaherna kilisesi Ayvansaray’da varlığını sürdürüyor (Vlaherna, Ayvansaray’ın Bizans dönemindeki adı).
Rumlar Hodegetria’nın Fetih’te Osmanlı askerlerince parçalanmış olduğuna katiyen inanmazlar (halbuki bütün kaynaklar “parçalandı” diyor).
Onların inanışına göre, Fetih’ten önce Yunanistan’daki Kutsal Dağ’a, yani Aynaros’a götürülmüştü Hodegetria. Böylece imhadan kurtuldu. Ama akıbeti belli değil.
Bu inanış bile bize Hodegetria’nın Rumlar için ne kadar önemli olduğunu anlatır. Onun birtakım yağmacılarca imha edilmiş, yani bırakın şehri kendini bile koruyamamış olması katlanılamayacak bir şey demek ki onlar için. Hodegetria’daki tasvir, sol kolunda Çocuk İsa’yı taşıyan ve sağ eli ile onu gösteren bir Meryem şeklindeydi. Meryem eliyle İsa’yı gösteriyor gibi görünse de aslında o el bir yakarıştır; Meryem Şefaat etmektedir. “Yol Göstericilik”, yukarıda aktardığımız gibi, körlerin iyileştirilmesiyle ilgili.
Hodegetria’nın “vekili” taklit ikonalar da yapılırdı. Yine kutsallığı olan ve mucizeler yaratan.
Nitekim, bugün Vlaherna Kilisesinde Hodegetria’nın bir kopyası durur. Çok eski ve çok ziyaret edilen ve hürmet gören bir Hodegetria’dır o da.
Egemen Demircioğlu
Yorumlar