İrfan Baştuğ caddesi no 5/A
Emekli Subaylar Sitesi 34/2 Esentepe
E-bülten
Arada bizden ve belki gezilerimizden haberdar olmak isterseniz
*İstanbul’un eski dokusunu bir nebze olsun koruyabilen nadir semtlerimiz kaldı. Yıllarca Ermenisi, Yahudisi, Müslümanı, Rumu ile bir arada yaşanmış, gelenek-görenek ve tabii dinler de buluşmuştur. İstanbul’un gerek Anadolu gerekse Avrupa yakasında böyle pek çok semti saymak mümkündür. Gelin, üç semavi dinin bir arada yaşandığı boğazın şirin mi şirin bir semti olan Kuzguncuk’tan söz edelim.
İstanbul’un eski semtlerinde yaşanmışlıklar, komşuluklar, mahalle kavramı ve kültürü yani kısacası hayat bir başkadır. Bugün bile dokusunu kaybetmeyen çok nadide kalan semtlerimizdir onlar… Sokakları, esnafı, çarşısıyla adeta bir film setini andırırlar. Nitekim 80’li yıllarda ‘Bu mahallede yaşar bizim Perihan Abla…’ jenerik müziği ile başlayan “Perihan Abla” ve yine 2000’li yıllardaki ‘Heredot Cevdet’ tiplemesi ile “Ekmek Teknesi” adlı çok sevilen tv dizilerinin çekimlerinin yapıldığı, bugün bile ‘Perihan Abla Sokağı’ adıyla anılan bir sokağının olduğu Kuzguncuk’tan bahsediyoruz.
Sinagog-Kilise-Cami
İcadiye Caddesi’nden giriş yaptığımız bu semtte ilk göze çarpan renkli dış mekânı ile dikkat çeken ve sokak arasında yer alan küçük bir sinagogun önündeyiz. Beth Nisim Sinagogu, 1840’larda inşa edilmiş olup, mazisi 18.yy sonlarına kadar uzanır. Restore edilip, ibadete açılmıştır. Yine, İcadiye Caddesi’nde bulunan ve ‘aşağıdaki sinagog’ anlamına gelen Beth Yaakov Sinagogu da Musevi Cemaati Vakfı bünyesinde bulunan Kuzguncuk’taki iki sinagogdan büyük olanıdır.
Evet, bu küçük semtte iki sinagogun varlığı, şüphesiz geçmiş yıllarda ne kadar çok Yahudi’nin burada yaşadığını gösteriyor. 17.yy’dan itibaren bu semte yerleşmeye başlamışlar. Ve burayı Kudüs’e bağlı toprak olarak gördükleri için sinagoglarda yaptıkları ibadeti de Kudüs’te yaptıkları ibadet ile eş değer kılarlar. 1970’li yıllarda buradan İsrail’e yoğun göç olmuş ve günümüzde çok az kişinin kaldığı bu semtte daha çok Avrupa’dan gelen Sefaradlar yaşamaktadır.
Yine geçmişte kalabalık Rum nüfusa sahip olan Kuzguncuk’ta bugün bu sayı oldukça azalmış olup, 16.yy aynı yerde yapılan kilise bir yangında yok olmuş. Bugünkü Hagios Panteleimon Kilisesi ise, 1892 yılında yapılmış olup, yüksek çan kulesi ile ünlüdür.
Küçük bir köyü andıran Kuzguncuk o kadar derli toplu ki, gitmek istediğiniz noktaya hemen ulaşıyorsunuz. Peki, semt adını nereden alıyor? Kuzguncuk adının kökeni ile ilgili çeşitli görüşler var. Bunlardan birisi; burası eskiden ‘Kosinitza’ olarak anılıyormuş. Ve bugünkü adı da buradan türeyerek Kuzguncuk olmuş. Evliya Çelebi’ye göre ise, Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmet zamanında burada yaşamış bir ermiş olan Kuzgun Baba’dan bu adı aldığı yönündedir.
Cami ve kilise aynı arazide
Üç dinin buluştuğu Kuzguncuk’ta havra, kilise ve cami yan yana olup; bu kutsal mekânlar semtteki huzur ve hoşgörünün sembolü olarak bir uzlaşı mesajı vermekteler. Ve şimdi gelelim, cami ile kilisenin aynı arazide buluşmasının hikâyesine… Evet, bu mesaja en somut örnek; cami yapılması için kilisenin bahçesinden yer verilmesidir. Bir zamanlar daha ziyade gayrimüslimlerin yaşadığı Kuzguncuk’ta sonradan camiye ihtiyaç duyulduğunda yer bulunamamış. Ve iki ibadethane aynı arsayı paylaşarak hoşgörüyü de çok güzel bir şekilde göstermişler.
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, 1835 yılında mimar Servenyan tarafından inşa edilmiş. O dönem ahşap olan bu kilise, 1861 yılında kâgir ve kubbeli olarak yeniden yapılmıştır. Cami ile yan yana bulunan Surp Krikor Lusavoriç kilisesinin yapımında kırma taş kullanılmış olup, çan kulesi de kilisenin doğusunda bulunur. II.Abdülhamit zamanında şeyhülislam olan Üryanizade Ahmet Esad Efendi tarafından yapılan Üryanizade Camii de minaresinin zarifliği ile dikkat çekiyor.
Kuzguncuk’ta ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı bu atmosferde Müslümanların bayramları, Yahudilerin hamursuzu, Hıristiyanların paskalyası ve yine Rumların kolivası, Ermenilerin topiği vs… hepsi ama hepsi bir arada kutlanır ve bir ortamda yenilir içilirmiş. Komşuluk ilişkilerine bu çok renkli kültürün yansıması beraberinde hoşgörü ve ahengi de getirmiş.
Mösyö İlya’nın bostanı
Anılarını dinlediğimiz büyüklerimiz; en çok bağlar, bahçeler, bostanlarla çevrili yemyeşil bir İstanbul’dan söz ediyorlar. Hemen her semtin bir bağı, bostanı bulunduğunu düşünebiliyor musunuz? Bu koca şehrin neredeyse her metre karesinin taş olduğunu gördüğümüz için geçmişi hayal etmek bize tuhaf geliyor. Ama eğer bostanlarla çevrili bir semti merak ediyorsanız; hiç durmayın, Kuzguncuk’a gidin ve o bostanı görün, derim.
Sokak aralarındaki muhteşem cumbalı evleri, dükkânları ile tarihi dokuyu hissediyorsunuz. Özellikle, mahalle sakinlerinin dönüşümlü olarak kullandıkları bostan, İstanbul’un içinde böyle bir arazinin kalabilmesine ve ekilerek ürün elde edilmesine hayret uyandırıyor doğrusu.
İcadiye Caddesi’nin Bostan Sokağı’nın girişinde yer alan bu bostan, bir zamanlar Mösyö İlya’ya aitmiş. Sahibi olduğu bostanından hiç ayrılmadan her türlü sebze ve meyveyi yetiştiren Mösyö İlya, vaktiyle bütün ürettikleriyle Kuzguncuk halkına yetermiş. Çilekten domatese, patlıcandan bibere her türlü zerzevatın bulunduğu Mösyö İlya’nın bostanı günümüze kadar kalmayı başaran çok önemli bir tarihi mirastır.
İstanbul Boğazı’nın meşhur yerlerinden birisi de iskeleleridir. Vapurların yolcu indirip bindirdikleri anılarla dolu Kuzguncuk İskelesi… Boğazın güçlü akıntısı nedeniyle yanaşılması zor iskele bir zamanlar ahşap imiş. 1894 yılında bina baştan aşağı güçlendirilmiş. 1913’te de mimar Nafilyan tarafından iki katlı kâgir iskele binası olarak inşa edilmiş. O yıllarda vapurları kullanarak işine gidip gelen eski İstanbullular birbirlerini selamlar ve sohbet ederlermiş. Bugün de aynı şekilde deniz yoluyla ulaşım büyük kolaylık sağlıyor.
Kısacası, iskelesiyle, ibadethaneleriyle ve çok güzel tarihi evleriyle görülmeye değer bu şirin Kuzguncuk’a bir yolunuzu düşürün. Ve İstanbul’un yoğunluğu içinde zamanın durduğu bir yer olduğunu fark edeceksiniz.
Filiz Sever
Kaynakça:
– 1001 İstanbul’un Bağlarbaşı-Kuzguncuk-Çengelköy-Kandilli Turu ve Rehber Ahmet Faik Özbilge’nin anlatımları
– Kuzguncuk Sinagogu Vakfı internet sitesi
– sehirhatları.Istanbul internet sitesi
Yorumlar