+90 212 272 77 72

operation@tittravel.com

Blog Image

09

Aug

YEŞİL ADAMLAR, AYA YORGİ, HIZIR, İLYAS-I

Aya Yorgi konusu gerçekten çok uzun ve detaylı, biz aşağıda ki değerlendirmeyi yapıp konumuza geri dönelim.

St George (Aya Yorgi) efsanesi Doğu’ya Haçlı Seferleri ile geldiği söylenmektedir.

Bu efsanedeki Ejderha motifi kilise için çok önemlidir.

Ortaçağ kültüründe Ejderha, pagan, yani semavi dinler öncesi çok tanrılı dinlere dair unsurları temsil etmektedir, Ejderha’yı öldüren Aya Yorgi böylece tüm pagan inançların da ortadan kaldırılmasını sembolize eder ve kiliseyi özgürleştirir.

Şimdi de, Dan Brown’un “Da Vinci’nin Şifresi” kitabında meşhur ettiği Rosslyne Şapel’e (yapımı 1446-1484) gidelim.

Bu sene haziran ayında yapmış olduğum İskoçya gezisinde detaylı inceleme imkanı bulduğum bu yapı çok ilginç sembolizmaları içinde barındırıyor.

Ben saymadım ama, 110 dan fazla miktarda olduğu söylenen “yeşil adam” oyması, şapelin her yerinde göze çarpıyor, şu saçlarından, kulaklarından ve ağızlarından dallar, yapraklar çıkan adamlar.

Şapel için bu kadar önemli olduğundan, ayrıca yeşil adamların efsanesini anlatan video sunumları ve kitapçıklar hazırlamışlar.

Biz efsaneye tekrar geri döneceğiz, ama bir de İstanbul’daki Büyük Saray Mozaikleri Müzesi’ne gitmekte fayda var.

Ayasofya Müzesi’ne bağlı bu müzenin web sayfasını açarsanız (Büyük Saray Mozaikleri), karşınıza çıkan ilk mozaiğe dikkat edin.

Karşınıza çıkan bu figür “Yeşil Adamlar”ın en güzel mozaik betimleme örneklerinden biridir. M.S. 450-550 döneminin eseri olduğu düşünülmektedir.

Müzenin web sayfasında “Mozaiklerde dinî konulara rastlanmaz.

Konular günlük hayattan, doğadan ve mitolojiden alınmıştır.” gibi tartışmaya açık bir cümle mevcuttur.

Peki, kimdir bu Yeşil Adam? Aya Yorgi, Hızır, İlyas ve diğerleriyle ne ilişkisi vardır.

Bu konuda Mısır mitolojisinden Kelt efsanelerine, Roma’dan Avrupa’daki folklorik hikâyelere kadar pek çok anlatım vardır, ama biz bunların ortak noktasını bulmaya çalışacağız.

Önce kısaca efsaneyi hatırlatalım: Son günlerinin yaklaştığını düşünen Adem, oğlu Şit’e Cennet Bahçesi’ne (Eden) gitmesini ve kapısındaki melekten Tanrı’nın insanoğluna vaat ettiği “Merhamet Yağı”nı almasını buyurur.

Efsanenin içindeki küçük ama ilginç detayları atlamak da istemiyorum. Zira Şit Cennet Bahçesi’nin yolunu bilmiyormuş, Adem ona yolu kolaylıkla bulabileceğini çünkü Havva ile çiğnedikleri yolda bir daha ot bitmediğini söylemiş.

Şit böylece kolaylıkla Cennet Bahçesi’nin yolunu bulur ve kapıdaki meleğin izniyle içeri girer.

Bahçenin ortasında dalları gökyüzüne kadar uzanan haç şeklinde bir ağaç vardır ve tam Cehennem çukurunun yanında durmaktadır.

Şit ağacın gövdesi arasında kardeşi Kabil’i dallara sarılmış bir şekilde görür.

Kabil vücuduna sarılmış köklerle bağlanmıştır.

Melek Şit’e “Merhamet Yağı”nı vermeyi reddeder, ancak onun yerine Hayat Ağacının (veya Bilgi Ağacı) üç tohumunu verir ve Adem öldüğünde bunları ağzına koyarak gömmesini söyler (kimi efsanelerde bunlar sedir, selvi ve zeytin tohumudur)

Şit bir süre sonra vefat eden Adem’i gömerken ağzına bu 3 tohumu yerleştirir.

Tohumlar tek gövdede birleşen 3 ayrı fidan olarak büyürler.

Adem’in kanıyla beslenir ve böylece Adem’in tüm hayatı ağacın içine girmiş, onunla bütünleşmiş olur.

Efsanenin bundan sonrası oldukça uzun ve ilginç hikayeler içerir..

Nuh bu ağacı kökünden sökmüş ve gemisine taşımıştır.

Sular çekildikten sonra ağacı Lübnan Dağı’na gömmüştür, Lübnan Sedirinin kutsal olmasının kökenleri de burada yatmaktadır.

Musa, yüce varlığı bu ağacın ortasında yanan çalı olarak görür ve taştan su çıkarmasını sağlayan kutsal asasını bu ağaçtan yapar.

Daha sonra Süleyman’ın Mabedi ‘ne, oradan İsa’nın infaz edildiği çarmıha kadar uzun ve ilginç bir yol kat eder.

İşte bizim efsanemizdeki ilk “Yeşil Adam” Adem’dir.

Şimdi de efsanemizi Aya Yorgi ile bağlayalım.

Bir önceki yazımızda bahsettiğimiz Aziz Corc, Aya Yorgi, Mor Cerciş veya Surp Kevork, su kaynaklarının, tarlaların, yeşil çimenlerin ve doğanın azizi olarak da kabul edilmiştir. Tam burada karşımıza Sümer efsanelerindeki Babil tanrısı, yeniden doğuşu sembolize eden Tammuz (temmuz) çıkar ki, bunu fırsat olursa başka bir yazımızda kaleme alırız.

Aya Yorgi’ye dönecek olursak, gene bir efsanede ölüme mahkum edilen Yorgi, kuru bir tahta parçasına can verir, onu yeşertir ve üzerinde meyveler büyütür, bu sebeple Doğu Avrupa Ortodoks inancında kendisine Yeşil Corc denir ve her yıl 23 nisan’da (julien takvimine göre) doğanın yeniden doğuşu, Aziz Corc adına yapılan ayinlerle kutlanır. (Gregorien takvimine göre 6 Mayıs’a denk gelmektedir)

Ancak buradaki tarih karmaşası herhalde Gregorian takvime geçildiğinde 23 Nisan tarihinin değiştirilmeden korunmuş olmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum.

Merak edenler 23 Nisan’da Büyükada Aya Yorgi Manastırı’na gidip, din, mezhep, ırk ayırt etmeksizin insanımızın ne tür kutlamalar yaptığını izleyebilirler. Burada yapılan kutlama veya ayinlerin sadece Aya Yorgi için olmadığı kesindir.

Bir sonraki yazımızda da, başka bir 23 Nisan kutlaması “Hıdrellez” yani Hızır (Arapça Yeşil) – İlyas kültünün yukarıdaki yazdıklarımızla olan bağlantısını irdeleyip daha da karışık bir hale getireceğiz .

Unutmadan, sembollerle düşünebilmek birikim ister, ancak bilgiye erişmenin en kısa yoludur…

Haluk KURT

Paylaş

Yorumlar

E-bülten

Arada bizden ve belki gezilerimizden haberdar olmak isterseniz