İrfan Baştuğ caddesi no 5/A
Emekli Subaylar Sitesi 34/2 Esentepe
E-bülten
Arada bizden ve belki gezilerimizden haberdar olmak isterseniz
Metin, yazarın Yunanistan'a ilk yurtdışı seyahati deneyiminden başlayarak, ülkeye ve Atina'ya duyduğu ilgiyi ve bağlılığı anlatıyor. İlk seyahatinde İnterrail treni ile Avrupa'yı dolaşırken Yunanistan'a girişini ve burada yaşadığı deneyimleri anlatıyor. Atina'da geçirdiği zamanı, kültürel ve sosyal etkileşimleri, yemek deneyimlerini, ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilere dair gözlemlerini paylaşıyor.
1989'da rehberlik kokartını aldıktan sonra Doğu Anadolu'ya tur düzenlemeye başlayan bir rehberin deneyimlerini anlatan bir yazı. Doğu Anadolu'nun doğal güzelliklerini ve zenginliklerini detaylı bir şekilde aktarıyor. Yazar, özellikle Doğu Anadolu'nun kış mevsimindeki büyüleyici atmosferini vurguluyor. Ağrı Dağı'nın ve Ani antik şehrinin manzaralarıyla birlikte, bölgenin tarihi ve kültürel mirasına da değiniyor. Kars'ın mimari özelliklerinden ve çeşitli etnik grupların kültürel zenginliklerinden bahsediyor. Ayrıca bölgenin misafirperverliğine ve yerel mutfağına da yer veriyor.
Metin, Karacadağ bölgesinde yetişen doğal otlar olan kenger, yarpuz ve rüşvatın bahar aylarındaki önemini ve kullanımını anlatıyor. Bu otların toplanma süreçleri ve yerel kültürdeki önemleri üzerinde duruluyor. Yarpuzun özellikle edebiyatta ve şiirlerde yer aldığına vurgu yapılıyor. Ayrıca, yarpuzla yapılan bir çorba tarifi ve rüşvat ile yapılan bir meze tarifi paylaşılıyor. Metin, doğanın sunduğu bu yerel güzelliklerin ve geleneksel yemeklerin unutulmaya yüz tuttuğuna dikkat çekiyor ve okuyucuları bu lezzetleri denemeye davet ediyor.
Beyrut, hem çirkin hem de güzel bir şehir olarak tanımlanıyor. Savaş ve barış, eski ve yeni, hüzün ve keyif iç içe geçmiş olarak şehirde hissediliyor. Camiler ve kiliseler yan yana, uyum ve hoşgörüyü temsil ediyor. 1960'larda Ortadoğu'nun Paris'i olarak anılan şehir, 1975'teki iç savaş nedeniyle büyük acılar yaşadı. Ancak, Beyrut hala umut ve canlılıkla dolu.
Yazarımız, yeni yıla girerken şans eseri rastladığı 1001 İstanbul'un düzenlediği Barselona gezisi ile karşılaşıyor ve bu gezideki anılarını paylaşıyor.
Brugge, Belçika'nın kuzeyinde, Flaman bölgesinde yer alır ve "Kuzey'in Venedik'i" olarak anılır. Şehir, gotik yapıları ve kanallarıyla ünlüdür. İlk olarak, şehre girişte St. Salvator Katedrali dikkat çeker; bu katolik kilisesinin tarihi 10. yüzyıla kadar uzanır. Markt Meydanı'ndaki renkli binalar ve 13-15. yüzyıldan kalma Belfry Çan Kulesi, şehrin simgelerindendir. Çan kulesinin tepesine çıkarak, 83 metre yükseklikte muazzam Brugge manzarasını izleyebilirsiniz.
Seyahat ederek birçok bilgi edinilir. Kendi başımıza gezdiğimizde yüzeysel gözlemler yapabilirken, rehberli turlarda semtler, sokaklar, kültürel ve tarihi detaylar hakkında derinlemesine bilgi edinebiliriz. Rehberler, yerel mitolojik öyküler, efsaneler ve deyimlerin kökenleri hakkında ilginç bilgiler sunar.
Beyrut, hem çirkin hem de güzel bir şehir olarak tanımlanıyor. Savaş ve barış, eski ve yeni, hüzün ve keyif iç içe geçmiş olarak şehirde hissediliyor. Camiler ve kiliseler yan yana, uyum ve hoşgörüyü temsil ediyor. 1960'larda Ortadoğu'nun Paris'i olarak anılan şehir, 1975'teki iç savaş nedeniyle büyük acılar yaşadı. Ancak, Beyrut hala umut ve canlılıkla dolu. Yazarımız, bu yazıda bizimle deneyimlerini paylaşıyor.
Baltık ülkelerine yaptığım gezide, Litvanya'nın başkenti Vilnius'tan başladık. Şehir, Neris ve Vilnia nehirlerinin birleşim yerinde, 1323 yılında kurulmuş ve 48 büyük kiliseye ev sahipliği yapıyor. Vilnius'ta St. Peter ve St. Paul Kilisesi'nin ihtişamlı freskleri ve Gediminas Kulesi gibi önemli yapıları ziyaret ettik. Ayrıca, Dawn Kapısı üzerindeki kutsal Meryem Ana ikonasını ve Kutsal Ruh Kilisesi’ni de gördük. Haçlar Tepesi, Litvanya'nın direniş sembolü olarak biliniyor ve burada 100 binden fazla haç bulunuyor.
