İrfan Baştuğ caddesi no 5/A
Emekli Subaylar Sitesi 34/2 Esentepe
E-bülten
Arada bizden ve belki gezilerimizden haberdar olmak isterseniz
Değerli arkadaşlarımız sizler için yazdılar
Fransız yazar ve kaşif Casanova, 1744’te İstanbul’da bulunmuş ve burada ilginç bir deneyim yaşamıştır. John Freely’nin aktardığına göre, Casanova İstanbul’daki üç aylık konaklamasında hiç kadınla ilişkiye girmemiş ancak İsmail Efendi adında biri tarafından baştan çıkarılmıştır. Casanova’nın otobiyografisi, İsmail Efendi’nin cinsel tekliflerini ve Casanova’nın tepkilerini ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Casanova, İsmail Efendi ile bir araya geldiklerinde, onun cariyelerinin çıplak şekilde havuzda oynamalarını izlerken, cinsel bir deneyim yaşamıştır.
Venedik Sarayı’nın komşusu olan Tom Tom Suites Oteli, restore edilmiş İtalyan tarzı eski bir bina olup, terasından deniz manzarası sunan şık bir kafeye sahiptir. Bu café, özel bir ikramda bulunmak isteyenler için önerilmektedir.
Franz Liszt, 22 Ekim 1811’de Macaristan’ın küçük bir köyünde doğmuş ve 19. yüzyılın en önemli piyanistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Senfonik şiir tarzının yaratıcısı olan Liszt, pek çok teknik zorluk içeren etütler, iki piyano konçertosu, 12 senfonik şiir, ve diğer önemli eserler bestelemiştir.
Liszt, 1840’larda Avrupa’da büyük beğeni toplayan konserler verirken, Doğu’ya, özellikle İstanbul’a olan ilgisiyle biliniyordu. Bu ilgiyi gerçekleştirmek için ünlü İtalyan opera bestecisi Gaetano Donizetti’nin kardeşi Guiseppe Donizetti’nin Osmanlı sarayında görevli olduğunu öğrendi. Guiseppe Donizetti, Osmanlı Müzika-ı Hümayunu’nu kurmuş ve Paşa unvanı almıştı.
Kanlı Meryem’in günümüze ulaşan tek tasviri, Kariye Müzesi’nde bulunan bir mozaikte, İsa’nın eteğine yapışmış olarak yer alır. Bu tasvirde, Moğolların Meryemi olarak bilinen Maria, Moğol prensesi gibi çekik gözlerle resmedilmiştir. Maria’nın yaşamı, trajedi ve talihsizliklerle dolu bir öykü olarak tarihte yerini almıştır.
Bodrum Camii, İstanbul'un Lâleli-Aksaray bölgesinde yer alan, tarihi ve kültürel açıdan zengin bir yapıdır. 5. yüzyıla tarihlenen bu yapı, Roma döneminde devasa bir kubbeli yapı olarak inşa edilmiştir ancak kubbesi tamamlanmamıştır. Yüzyıllar sonra, 920'lerde Konstantin Porfirogenetos ve Romanos Lekapenos burada bir saray yaptırmış, ancak bu sarayın kalıntıları günümüze ulaşmamıştır. Rotunda’nın duvarları, Bizans döneminde sarnıca dönüştürülmüştür.
Kurtuluş, İstanbul'un tarihi bir semtidir ve Şişli ile Beyoğlu ilçelerine bağlı dört mahalleyi kapsamaktadır. Tarihi, 1500'lü yılların ikinci yarısına kadar uzanır, ancak daha önce Aya Dimitri Kilisesi'nin bulunduğu bölgede küçük bir köy olarak varlığı bilinmektedir. Kirazlı Köy olarak da bilinen bu yerleşim, at tavlaları nedeniyle "Tatavla" olarak anılmıştır ve döneminde meşhur bir at tavlası, kuyular, kunduracılar, tulumbacılar, meyhaneler ve karnavallarla tanınmıştır.
Theodora, 1. Justinianos ile evlenip Bizans İmparatoriçesi olduktan önce bir sokak dansçısı olarak tanınmış ve bu geçmişi onun efsanevi ve gizemli bir figür olarak anılmasına neden olmuştur. Theodora’nın yaşamıyla ilgili bilgiler genellikle önyargılı tarihçi Prokopios’un Gizli Tarih adlı eserinden alınmıştır. Ancak onun San Vitale Kilisesi'ndeki portresi, metinlerde ifade edilmeyen yönlerini gözler önüne seriyor olabilir.
M.Ö. 339-340 yıllarında Kral 2. Filip, Byzantion’u kuşatmak için surların altından bir tünel kazdırdı. Ancak bir gece aniden gökyüzü aydınlanınca, Filip’in ordusu görünür oldu ve Byzantion sakinleri şehri savunmayı başardı. Filip’in planları bozuldu ve Byzantion’lular başarılı bir karşı saldırı gerçekleştirerek şehri korudu. Bu olayın anısına, Hekate’nin “meşale taşıyan” bir heykeli dikildi.
Bu efsane sayesinde, Byzantion halkı ay ve yıldızı kutsal kabul etti. Şehrin amblemi olarak ‘Hilal ve Yıldız’ı kabul etmeleri, bu sembollerin paralarına da yansıdı. Eski Byzantium ve Kalkedon sikkelerinde bu semboller sıkça yer aldı.
İstiklal Caddesi’nin sağında, Deva Çıkmazı'nda bulunan Casa Garibaldi, 1863’te kurulmuş olan İtalyan İşçileri Yardımlaşma Derneği'nin eski merkezi. Garibaldi'nin 1860'larda İstanbul’a geldiği ve Fransızca dersleri vererek geçimini sağladığı bu mekân, Beyoğlu’nun sosyal hayatında önemli bir rol oynamış. Dernek, danslı çaylar ve balolar gibi etkinliklerle tanınıyordu. Behzat Üsdiken, bu yerin Mussolini’nin kurduğu Opera Nazionale Dopolavoro’nun bir parçası olduğunu ve işçilere eğlenceli aktiviteler sunduğunu belirtiyor. Scognamillo, bu dönemdeki İtalyan topluluğunun faşist hareketten nasıl etkilendiğini anlatıyor. Ayrıca, Galatasaray Lisesi'nin arkasındaki Hayriye Sokak'ta da derneğin izlerine rastlanabiliyor. Şu anda restore edilmekte olan Casa Garibaldi, çalışmaların tamamlanmasını bekliyor.
Evliya Çelebi’nin "Seyahatname"sinde, Hz. Süleyman’ın İstanbul’u ziyaret ettiği ve burada büyük bir saray yaptırdığı anlatılır. Efsaneye göre, Hz. Süleyman, kızının babasının resmine ibadet etmesinden rahatsız olarak onu öldürür ve İstanbul’daki yapıları bırakıp Kudüs’e döner.
